Allah güzeldi, bilinmek istedi. Kendi güzelliğinin delili olarak Hz.Muhammed’i (s.a.v) yarattı.daha sonra yüz yirmi dört bin daha peygamber yarattı hepsine kendi güzelliğinden dağıttı ve kendisine ulaşmak isteyecek olanlara elçileri kılavuz kıldı.Bu hayat kapılmanın b,r sınavıydı, güzel olana kapılmanın.Güzel olanı anlamlı kılmak için zorluğu yarattı böylece insan samimiyetini sunabilecekti ve özgürlük ona bahşedilecekti.Sınırsızlığı zorlayacak istediği hayatın istediği yerinde olabilecekti.Bütün zevkler vakit geçirmek için olsa da aşk zamanı yok eden şeydi, insan Allah’a ulaşabilmek için var oldu, onda yok olabilmek için yaratıldı.Bundan geri kalan sadece esaretti.İnsan uzun süre zindanda kalsa oraya alışır ve artık çıkmak istemez biz bu zindanda bütün ömrümüzce yaşadık hiçbirimi duvarın arkasındaki manzarayı merak etmedik, senin ilminden habersiz kaldık.Bu zindan bizim evimiz oldu, dışarıdaki manzarayı merak edenler olarak suçlu olduğumuzu kabul ettik, varlığımız zaten bir suçtu.O yüzden şu an burada nefes almak zorundayız.Lakin bir teslim olduktan sonra herhangi bir sınır kalır mıydı? Biz sende özgür olmaya geldik.Seçimlerimizde sendin geçmişimizde geleceğimizde ama bunları bilmekten daha önemli olan şey bunları yaşamaktı.
Sahip olduğumuz her şey artık boş bir uğraştan öteye geçemez. Ne hayallerimiz, ne mevkiimiz, ne malımız, ne de bildiklerimiz umurumuzda değil Biz bu yalanlar boyanmış dünyayı istemiyoruz bize kendi dünyanı görmeyi nasip et.Eğer bunu hak edebildiysek. Seni anlatırken hata yaptıksak aşkın karşısında boynumuz kıldan incedir.
31 Ocak 2010 Pazar
Sema Nedir?
Mevlana’nın seması ağlayan gönüllere bayramdır.Bir yıl boyunca et yiyemeyen garibanların bayramda et yiyerek sevinmeleri gibi.Sema Musa’nın asasıdır, onunla bütün iyi niyetler bütün göz yaşları kurtuluşa erer, bütün yıkılmış ümitlere kapılar sonuna kadar açılır.Onla koca deniz insanı bağrına basar.Tek bir iyi niyet bile dünya malıyla paha biçilemez değerdedir. Sema gönlün arşa yükselişidir insan zaten bedeniyle yaşamaz hayatı insanı hayatı ruhuyla yaşar beden burada ruhun gıdasıyla dönse bile ruh kurtulmuştur dünyadan Allah o ruhu bağrına basmıştır bütün kötü niyetlerini rüzgarda uçuşan tozlar gibi silip onu kendisiyle doldurmuştur.O anda ne gelecek kalır ne geçmiş ne isim kalır ne ikilik her şey odur.Bütün güzellikler her şeydir her şeyde bir şeydir.İnsan dokunduğu gördüğü ne duyduğu şeydir.
Mevlana’nın seması candır varlığın nedenidir.İnsanın var olma sebebidir ne zaman olursa olsun her insan sonunda buraya çekilir.Her insan kendi varlığını öldürüp gerçek olandan bahsetmeye başlayacaktır.Sema bütün sözlerin kaynağıdır bütün güzel sözlerin zahmetsiz akmasıdır sema candır bütün canların aynı duyguları hissetmesidir bütün ruhların aynı ip bağlanması gibidir.O ipte candır.
Sema İsa’nın nefesidir.İnsanın bütün yanlışlarının eseri olan sakatları hastalıkları, akılsızlarını iyileştiren sebeptir.Onun hatırına bütün günahlar affedilir sebepsiz yere inat çukuruna düşmüş bütün nefsler o çukurdan çıkarılır.Ne derdi Mevlana: “Firavun Allah’ı görse bin kere Musa olur.” Firavundaki sarhoşluk Musa’yı geçer.Bütün yaratılmışlar şaşar kalır daha demin Allah’a bin türlü hile ile karşı çıkan nefsinin en derin çukurlarına kök salmış, sağlamlaşmış bu zat nasıl olursa bütün köklerini yakıp kanatlarını çıkarmış göğe doğru yükseliyor bu ne hız? Aşk ile geçen bir an Allah’tan uzak geçirilen otuz yıllık namazdan yeğdir.Bu aşk ne kadar hızlı ki yerin dedi kat dibinde gezinen köstebeği kanatları olan bir canlı yaptı.Toprak bir bunu görünce ortadan yarıldı ona merdiven oldu göğe yol açtı ve dedi ki:”Artık senin tenin bana haramdır ait olduğun yere git”.Aşk öyle oldu ki az önce bulutlar altına gömülmüş karanlık bir geceden bile daha kara olan kalbe dolunayı gösterdi onun ışığındaki her zerrenin lezzetinden tattırdı ruhun ağzı yoktur ki lezzeti nasıl tadar.
Mevlana’nın seması yoksulluktan hiçbir şeyi kalmayıp kırık bir yürekle Allah’a yönelen Müslüman’ın duasına benzer.Hiç bir şeyi kalmayan bütün umutlarını Allah’a bağlayan ondan gelecek bir nişaneye kul olan ondan bekleyen onu bekleyen o fakirin duasına benzer yok olmuşluğun yıkılmışlığın sınavından çıkmış temizlemiş adamın duasına benzer.Yıkılmak ne demek oluyor ki? Müslüman adama gam yoktur yıkılmak, yok olmak yoktur.Onun her sözü Allah’ın varlığına delildir onun sözleri ile başkalarını sözleri arasında bir perde vardır bir fark vardır.O fakirin duası gibi kırıl bir gönülle o kapı vurulur üzüntü görmeyen gönül nasıl temiz olabilir başka türlü o kapı çalınabilir mi her üzüntü arkasında neşeyi barındırır insanın kendisinden bile gizlediği neşe Allah’ın oraya serpiştirdiği birkaç demet papatya gibi saklıdır hüzünde yoğrulan insanın derinliklerinde.
Mevlana’nın seması güneşli bir havada çimlerde koşuşan çocuklara benzer.İnsan ne kadar tecrübeye sahip olsa da hiç biri kendisinin olmamalıdır.İnsanı ruhu arşa yükselde o yine çocuk gibi boş boş çevresine bakmalıdır.Sahip olduğu hiç bir şey kendisinin değildir hiçbir anlam kendisinde sonsuza kadar duramaz o yüzden o hiçbir şey bilmeyen masum bir çocuk gibi dolaşmalıdır semada çocuklar gibi şaşırmalıdır gördüğü şeylere.Aşık bütün sırların saklandığı bir sandık olsa da o yine çocuk kadar masum bakabilmelidir etrafına hiçbir bilgisinin kendisine değmediğini nefsini okşamadığı bilerek bakmalıdır.Yedi yüz yıllık ömrü olsa da yaşlanmayan bir çocuk olmalıdır eğer aşıksa lakin ben gencim diyen aşık olamaz aşık olan çocuktur.
Sema nedir? Susuzluğa aç yeşilliklerin tekrar yağmura kavuşmasıdır.O beklenen yağmur gelince bütün bitkiler secdeden başını göğe kaldırır ve sema etmeye başlar o yağmurun sesi onların müziğidir.Ney gibi sakin ve huzuru çağırır.Bitkiler o yağmurun sesiyle semaya kalkar binlerce kez şükür eder.
Sema nedir? Var olan her şeyin varlığını unutmasıdır.Bütün kainatın sarhoş olmasıdır.Aklını kaybetmesidir.Hissetmekten başka hiçbir şey yapamayacak hale gelmesidir.
Sema nedir? Her sözün Allah’ın sözü her bakışın Allah’ın bakışı olmasıdır.Bir şeye uzanan her elin Allah’ın eli her dokunuşun Allah’ın dokunuşu olmasıdır.Her niyetin Allah’ın niyeti olmasıdır.Semada sözü söyleyende Allah’tır sözü işitende.Görende Allah’tır görülende. Aynadayken kişi kendini görür.
Sema nedir? Bütün niyetlerin aşk denizinde yıkanmasıdır.Kirli olan her niyet aşk denizinde temizlenir.Bir resmin her yeri güzel yapılsa bir yerine boya damlasa o resim kendi büyüsünden mahrum kalır Sema o resimdeki her rengin gözünü meydana çıkarır ve hepsi Allah’ın kaderindeki yerinde toplanır ve o resim anlamlı olur.O resimdeki keler günahlar ve kötü niyetlerledir.Allah eliyle bütün o lekeleri resimdeki ağaçların dağların içine karıştırır.Günahlar sevaplara çevrilir.
İnansan insanın resmindeki her parçası sabrın, güzel hareketlerinin, sözlerinin sembolüdür. O mananın her anlamlı zerresinin resimdeki şekle bürünmesidir.İnsan o resme baktığı zaman hayatının anlamını görür bu anlam inanan insan için inancının resmidir.Kafir insan için çirkinlikten başka bir şeyi barındırmaz.Nasıl ki güzel niyetler lekeleri temizlerle, hepsini kendine çekerse çirkin niyetlerde birkaç güzel kırıntıyı yok eder, onları kendine çeker.
Herkes övündüğü şeyde kendi resmini görür hiç günahıyla övünen Müslüman olur mu? Günahıyla övünen çirkin huylu adamdır.Kendi resmi övündüğü şeylerin şekle bürünmüş halidir.Gördüğü şeyde bir rezalettir.O çirkin huylu adam o resme bakıp bakıp kendi hayatını anlamını görür.O resmi çizdiren nefs ve şeytandı.Her resim farklı olsa da hangisine bakılsa hissedilen şey aynıdır.Yalnızca kuvveti farklıdır.
Her resim ezelde çizilmişti ama o resmin manasının delili yoktu.Manayı çağıran niyetlerdir ve niyetlerin hayata dökülmesidir.Böylece o insanın manası kağıda işlenirde o insan bu mana benden uzak diyemez dese mana ona:”Ey çirkin huylu adam sen beni dünyada günde yüz vakit çağırırken şimdi nasıl olurda benimle bir ilişkin olmadığını iddia edersin, melekler benin senle olan muhabbetime şahittir.Dünyadayken sen bana aşıktın.Şimdi yavrunun annesinin kucağına saklandığı gibi ruhunu benden yüz çeviriyorsun.Bütün hayatını bende meşk etin bunca yıllık ömrünü yalanlamaya çalışıyorsun.
Hiç kimse bir anlık bir hatanın eseri olmaz, hiçbir bahane senin benle olan aşkının yalancı çıkaramaz.Zaten şahit olarak Allah yeter.Senin kendine söylediğin yalanlardan gökler bile karanlığa büründü.Şimdi gel de siyaha boyadığın bulutların karşılığını al” Senin resmin senin şahidindir.Dünyada yalan varsa doğruda vardır.Yalanın zehrine kapılmış kişi doğruyu yalanla yok edebileceğini zanneder.Lakin o yalana sarılmak için bütün sebepler bütün yollar tutulduğunda ve azap insana sarıldığında işte o zaman insan:”ben bir yalancıydım” der.İnsanın dudaklarından doğru cümleler dökülür buda paha biçilemez.
Mevlana’nın seması candır varlığın nedenidir.İnsanın var olma sebebidir ne zaman olursa olsun her insan sonunda buraya çekilir.Her insan kendi varlığını öldürüp gerçek olandan bahsetmeye başlayacaktır.Sema bütün sözlerin kaynağıdır bütün güzel sözlerin zahmetsiz akmasıdır sema candır bütün canların aynı duyguları hissetmesidir bütün ruhların aynı ip bağlanması gibidir.O ipte candır.
Sema İsa’nın nefesidir.İnsanın bütün yanlışlarının eseri olan sakatları hastalıkları, akılsızlarını iyileştiren sebeptir.Onun hatırına bütün günahlar affedilir sebepsiz yere inat çukuruna düşmüş bütün nefsler o çukurdan çıkarılır.Ne derdi Mevlana: “Firavun Allah’ı görse bin kere Musa olur.” Firavundaki sarhoşluk Musa’yı geçer.Bütün yaratılmışlar şaşar kalır daha demin Allah’a bin türlü hile ile karşı çıkan nefsinin en derin çukurlarına kök salmış, sağlamlaşmış bu zat nasıl olursa bütün köklerini yakıp kanatlarını çıkarmış göğe doğru yükseliyor bu ne hız? Aşk ile geçen bir an Allah’tan uzak geçirilen otuz yıllık namazdan yeğdir.Bu aşk ne kadar hızlı ki yerin dedi kat dibinde gezinen köstebeği kanatları olan bir canlı yaptı.Toprak bir bunu görünce ortadan yarıldı ona merdiven oldu göğe yol açtı ve dedi ki:”Artık senin tenin bana haramdır ait olduğun yere git”.Aşk öyle oldu ki az önce bulutlar altına gömülmüş karanlık bir geceden bile daha kara olan kalbe dolunayı gösterdi onun ışığındaki her zerrenin lezzetinden tattırdı ruhun ağzı yoktur ki lezzeti nasıl tadar.
Mevlana’nın seması yoksulluktan hiçbir şeyi kalmayıp kırık bir yürekle Allah’a yönelen Müslüman’ın duasına benzer.Hiç bir şeyi kalmayan bütün umutlarını Allah’a bağlayan ondan gelecek bir nişaneye kul olan ondan bekleyen onu bekleyen o fakirin duasına benzer yok olmuşluğun yıkılmışlığın sınavından çıkmış temizlemiş adamın duasına benzer.Yıkılmak ne demek oluyor ki? Müslüman adama gam yoktur yıkılmak, yok olmak yoktur.Onun her sözü Allah’ın varlığına delildir onun sözleri ile başkalarını sözleri arasında bir perde vardır bir fark vardır.O fakirin duası gibi kırıl bir gönülle o kapı vurulur üzüntü görmeyen gönül nasıl temiz olabilir başka türlü o kapı çalınabilir mi her üzüntü arkasında neşeyi barındırır insanın kendisinden bile gizlediği neşe Allah’ın oraya serpiştirdiği birkaç demet papatya gibi saklıdır hüzünde yoğrulan insanın derinliklerinde.
Mevlana’nın seması güneşli bir havada çimlerde koşuşan çocuklara benzer.İnsan ne kadar tecrübeye sahip olsa da hiç biri kendisinin olmamalıdır.İnsanı ruhu arşa yükselde o yine çocuk gibi boş boş çevresine bakmalıdır.Sahip olduğu hiç bir şey kendisinin değildir hiçbir anlam kendisinde sonsuza kadar duramaz o yüzden o hiçbir şey bilmeyen masum bir çocuk gibi dolaşmalıdır semada çocuklar gibi şaşırmalıdır gördüğü şeylere.Aşık bütün sırların saklandığı bir sandık olsa da o yine çocuk kadar masum bakabilmelidir etrafına hiçbir bilgisinin kendisine değmediğini nefsini okşamadığı bilerek bakmalıdır.Yedi yüz yıllık ömrü olsa da yaşlanmayan bir çocuk olmalıdır eğer aşıksa lakin ben gencim diyen aşık olamaz aşık olan çocuktur.
Sema nedir? Susuzluğa aç yeşilliklerin tekrar yağmura kavuşmasıdır.O beklenen yağmur gelince bütün bitkiler secdeden başını göğe kaldırır ve sema etmeye başlar o yağmurun sesi onların müziğidir.Ney gibi sakin ve huzuru çağırır.Bitkiler o yağmurun sesiyle semaya kalkar binlerce kez şükür eder.
Sema nedir? Var olan her şeyin varlığını unutmasıdır.Bütün kainatın sarhoş olmasıdır.Aklını kaybetmesidir.Hissetmekten başka hiçbir şey yapamayacak hale gelmesidir.
Sema nedir? Her sözün Allah’ın sözü her bakışın Allah’ın bakışı olmasıdır.Bir şeye uzanan her elin Allah’ın eli her dokunuşun Allah’ın dokunuşu olmasıdır.Her niyetin Allah’ın niyeti olmasıdır.Semada sözü söyleyende Allah’tır sözü işitende.Görende Allah’tır görülende. Aynadayken kişi kendini görür.
Sema nedir? Bütün niyetlerin aşk denizinde yıkanmasıdır.Kirli olan her niyet aşk denizinde temizlenir.Bir resmin her yeri güzel yapılsa bir yerine boya damlasa o resim kendi büyüsünden mahrum kalır Sema o resimdeki her rengin gözünü meydana çıkarır ve hepsi Allah’ın kaderindeki yerinde toplanır ve o resim anlamlı olur.O resimdeki keler günahlar ve kötü niyetlerledir.Allah eliyle bütün o lekeleri resimdeki ağaçların dağların içine karıştırır.Günahlar sevaplara çevrilir.
İnansan insanın resmindeki her parçası sabrın, güzel hareketlerinin, sözlerinin sembolüdür. O mananın her anlamlı zerresinin resimdeki şekle bürünmesidir.İnsan o resme baktığı zaman hayatının anlamını görür bu anlam inanan insan için inancının resmidir.Kafir insan için çirkinlikten başka bir şeyi barındırmaz.Nasıl ki güzel niyetler lekeleri temizlerle, hepsini kendine çekerse çirkin niyetlerde birkaç güzel kırıntıyı yok eder, onları kendine çeker.
Herkes övündüğü şeyde kendi resmini görür hiç günahıyla övünen Müslüman olur mu? Günahıyla övünen çirkin huylu adamdır.Kendi resmi övündüğü şeylerin şekle bürünmüş halidir.Gördüğü şeyde bir rezalettir.O çirkin huylu adam o resme bakıp bakıp kendi hayatını anlamını görür.O resmi çizdiren nefs ve şeytandı.Her resim farklı olsa da hangisine bakılsa hissedilen şey aynıdır.Yalnızca kuvveti farklıdır.
Her resim ezelde çizilmişti ama o resmin manasının delili yoktu.Manayı çağıran niyetlerdir ve niyetlerin hayata dökülmesidir.Böylece o insanın manası kağıda işlenirde o insan bu mana benden uzak diyemez dese mana ona:”Ey çirkin huylu adam sen beni dünyada günde yüz vakit çağırırken şimdi nasıl olurda benimle bir ilişkin olmadığını iddia edersin, melekler benin senle olan muhabbetime şahittir.Dünyadayken sen bana aşıktın.Şimdi yavrunun annesinin kucağına saklandığı gibi ruhunu benden yüz çeviriyorsun.Bütün hayatını bende meşk etin bunca yıllık ömrünü yalanlamaya çalışıyorsun.
Hiç kimse bir anlık bir hatanın eseri olmaz, hiçbir bahane senin benle olan aşkının yalancı çıkaramaz.Zaten şahit olarak Allah yeter.Senin kendine söylediğin yalanlardan gökler bile karanlığa büründü.Şimdi gel de siyaha boyadığın bulutların karşılığını al” Senin resmin senin şahidindir.Dünyada yalan varsa doğruda vardır.Yalanın zehrine kapılmış kişi doğruyu yalanla yok edebileceğini zanneder.Lakin o yalana sarılmak için bütün sebepler bütün yollar tutulduğunda ve azap insana sarıldığında işte o zaman insan:”ben bir yalancıydım” der.İnsanın dudaklarından doğru cümleler dökülür buda paha biçilemez.
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
y47
Münafıklar kafirlerden daha kötüdür. Onların kendilerine söyledikleri yalan bir süngere benzer ona bakan insanın içindeki imanı emmeye başlar. Çünkü o insanları kalbi ile sözleri farklı şeyler söyler buda yalan üstüne yalandır. Kalbi Allah’a zerre kadar inanmaz ama dili her an Allah’ı anmakla meşguldür. Bu tür insanlar mert değildir. Kalplerinde yatanın arkasında durmazlar o yüzden kafirler münafıklara göre daha merttir.Onları cehennemi bu yalancılara göre daha hafiftir.Münafıkların kafirlerden daha yalancı olmasına sebep şudur: Kafir adam Allah’ın mucizelerini görse Allah’ın varlığını kabul etse bile kibrine yediremediği için onun varlığını reddeder.Reddeder ama bunu diliyle de söyle safını belli eder bu konuda merttir. Tutunduklarının arkasındadır. Münafık adam Allah’ın varlığını kabul eder ona inanmaz ama diliyle inanıyorum der böylece hayatı boyunca kendini yalanlar. Buda Müslüman zata daha çok zarar verir. Kafirle savaşan Müslüman Allah için savaştığını bilir bu konuda şüphesi yoktur ortada yalan yoktur ama münafık adam Müslüman zatla mertçe savaşmaz ona zarar vermek isterse sebepleri başka şeylerden seçer. Savaşa gitmeyecekse kafir gibi “inanmadığım şey uğrunda savaşmam” demez. Hastalıktan, yoksulluktan bahis açar. Müslüman’la uğraşmak istiyorsa açık açık seninle Allah’ın yüzünden savaşıyorum demez. Bunda Müslüman zatın kalbine bir ağırlık bindirir. Sebepleri kendine kalkan yapar. Onların arkasından senle cenge girişir. Sözlerinin arkasında Allah’ın inkarının bulunmaması ona karşı cephe alınmasını zorlaştırır. Misal: İmanı olan bir adamla evlenen bir kadın, münafıksa ondan ki imanın ışığını söndürmek için o insanın başında dır dır eder.En mutlu anlarını olumsuz duygularla doldurur.Ondaki neşeyi ve güzelliği almak için gizliden gizliye çalışır ama bunların hiç birisini dinin içinden açıkça yapmaz.O tür insanlar siyah kara benzer imanın nurunu örtmek için sanki bütün vücutlarıyla onu kaplamaya çalışırlar.Sen Müslüman değilsin iddiasında da bulunamazsın. Bu da yük üstüne yüktür. O yüzden münafıkların azabı daha fazladır.
Münafık olan zat diliyle her an Allah dese de gerçekte onun nuruna zehir kesilir. O yüzden güzellikten bir parça bulunan sözler ortaya atılırsa münafık olan zat bu sözlerdeki duyguyu paylaşmaz. Konuyu değiştirir yine kendi yalanıyla Allah demeye devam eder.
Münafık olan zat diliyle her an Allah dese de gerçekte onun nuruna zehir kesilir. O yüzden güzellikten bir parça bulunan sözler ortaya atılırsa münafık olan zat bu sözlerdeki duyguyu paylaşmaz. Konuyu değiştirir yine kendi yalanıyla Allah demeye devam eder.
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
y46
Dünyadaki varlığımızın amacı içimizde neler beslediğimizi kabul etmektir.Dünya buna uygun yaratılmıştır.Ölüm mantık için belirsizdir.Allah cennet için inanan adam aramaz eğer öyle olsaydı melekler görünürdü.Melekleri ve iblisi gözleriyle gören insanlarda hemen inanırlardı.Herkes inandığı için kimin gerçekten güzel olana inandığı için bu yola girdiği kanıtlanamazdı.O yüzden bu dünya mantık için belirsizdir.Bu dünyada insan gerçekten inandığı şeydir.Çünkü kötü huylu adam Müslüman olmak isterse şunları düşünür.”ölüm zaten bir belirsizlik ne malum cennetin cehennemin olacağı, zaten İslam’ın sözlerinden de oldum olası haz etmedim böyle bir kumar için neden bu uzun hayatımı heba edeyim, ben en iyisi bildiğim yoldan devam edeyim keyfime bakayım” Allah eğer “dünyaya insan yerine melekleri elçi kılsaydım muhakkak onların arasından bir meleği peygamber olarak gönderirdim” Allah’ın insanları şüphede bırakmasının nedeni her insanı kendi süzgecinden geçirmek istemesinden gelir.O bu dünyada gerçekten saf duyguları arar.Yarattığı dünya insanı bu süzgeçten geçirir.Müslüman zat bunu düşünürse söyle der:”Ben Allah’ın bana söylediklerine zaten inanıyordum ama şeytanın dediği gibi ölümden sonra dirilmeseydim eğer cennet bir sürpriz olsaydı. Bunu hiçbir zaman kayıp olarak görmezdim ben iyi bir insan olmayı seçtim hayatı bu şekilde yaşadım. İnandığım şekilde yaşayacağım. İnandığım şekilde öleceğim, bu benim sonum olsa da” güzellik Allah’tan gelir.Allah bakidir.Böyle bir teslimiyete gelmiş bir kul nasıl yokluğa bırakılır?Sen iyi olmayı köşklere, mala, mülke, sonsuzluğa ulaşmak için istemedin, ruhunu köşklere, saraylara satmadın.Ruhunu Allah’a sattın, Allah’ın istediği yere geldin dünyanın cilvesi seni aldatmadı ve şimdi yok olup gitti geride herkesten sakladığın iyi niyetlerin kaldı, bilmeliydin ki o iyi niyetlerinin hepsi Allah’tan bir nişaneydi seni sözsüz sessiz ömür boyu kendine çağırdı.
Kötü huylu adamda Azrail’i görünce imana geldi.Şimdi mi?Gözünden perdeler açıldığı ama geçmişin şu anda gördüklerini yalanlamakla dolu.Gerçek şu ki o adam hiçbir zaman sevgiye iyiye inanmadı kendisi köpek huyluydu bütün insanları da kendisi gibi gördü.
Allah’ın sanatı insandı, insanı inandıklarıyla birlikte ölümün kapısına sürükledi.İnsanın tek sermayesi inandığı şeydir.Onla alacağını alır.
Kötü huylu adamda Azrail’i görünce imana geldi.Şimdi mi?Gözünden perdeler açıldığı ama geçmişin şu anda gördüklerini yalanlamakla dolu.Gerçek şu ki o adam hiçbir zaman sevgiye iyiye inanmadı kendisi köpek huyluydu bütün insanları da kendisi gibi gördü.
Allah’ın sanatı insandı, insanı inandıklarıyla birlikte ölümün kapısına sürükledi.İnsanın tek sermayesi inandığı şeydir.Onla alacağını alır.
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
y45
İnanmayan insan ya da inancında zayıflık olan insan tilkiye benzer onun şeytanı ise aslan olur onla istediği gibi oynar.Ancak inanan insan aslana benzer onun zıttı da tilkiye benzer ona mağluptur.İnançsız insanlarla şeytan top gibi oynar onu istediği yere sürükler ona istediği şekilde zarar verebilir. Ona bakışlarıyla zara verebilir sözleriyle tesir edebilir. Tutumlarıyla istediği yere sürükleyebilir.
Lakin o tür insanlar inanan birinin yanında ezelden mağlupturlar ne sözleri ne bakışları ne tutumlar ve kendi davalarına dair hiçbir olguları inanan insana zarar veremez.O insan her sözü onların üstüne çıkar.Böyle böyle şeytanın kılıfını giymiş insan oradan kaçmak için can atar.
Bu yüzden inancı zayıf insan bu yola gelirken zorlanır çünkü aslanın pençesinden kaçmak zorundadır.Bu öyle bir şeydir ki bazen insan kendi dini için her şeyi geride bırakmak zorundadır dostum dediği sevdiği herkesi bırakmak zorunda kalır.Çünkü o insanlar din deyince kırk yıllık dost olsalar dahi sana düşman kesilirler dostlukları ve sevgileri pamuk ipliğine bağlıdır.Seni bu yoldan geri çevirmek için dostluklarını, sevgilerini ve aşklarını kullanırlar.Bu kişiler annen baban en iyi dostlarındır ya da akrabaların olacaktır.Bütün bir ömrü boyunca boşa harcanacak olan hayat kıyamette aslını göstermeden kendisini şimdi açık etti.Uğruna yıllarını akıtacağın insanlar din deyince sana yılan kesilirler.Zararın neresinde dönülürse kardır.Zaten İnsan insana ne kadar yakındır?İnsan ya nefsine yakındır ya Allah’a
geç kardeşim geç bu dünya koca bir yalandır şu bataklıkta arı su ne arar?bir iki damla temiz şu çamurlu suyu temiz gösterir mi onlarda arasında gizlenirde saflığını korumaya çalışır onların dışında bu dünyada sevilmeye layık kimdir? Kim pisliğe aşık olur? İnsanlar perde iken arkalarındaki pisliğin sırrı onlarda gizliydi lakin Allah onu bir imtihan kıldı da insanların gözüne farklı gösterdi. Böyle insanlar pisliğe aşık oldular onu yediler, ona sarıldılar, ne yaptıklarını bilmeden geride kirli anılar bıraktılar.Azrail geldiğinde ellerine bulaşanlar geçmişine şahitti.Şimdi böyle insanlar sevilir mi? Senide kendi elleriyle taptığı şeye bulaştırmak isterken temizi pis, pisi hoş görürken, böyle insanlar sevilir mi? Akıl onlardan topluca göç etmiş ve geride sadece körlük ve saçmalık bırakmışken böyle insanlar dost edinilir mi? İnsan dostuyla beraberdir. Bir yol var tanımsız insanın söyleyebilecek tek bir sözü olmayan sadece hayran kalabileceği, bir yol var her sözün aynı sığlığı barındırdığı kısır bir döngü, her şeyin yalan olduğu bunu bile bile yaşamak bütün bir hayatın yalanın ta kendisi olması.
Bu tür insanlar genellikler çocuklarını putlaştırırlar buna onları sapıklığa iter.
Sapıtmanın bir yolu vardır.Bu insanlar Allah’tan başka her şeyi ilah edinip ona tapmaya başlarlar.Kiminin Allah’ı paradır.Kimininki kadının yüzü, Kimininki de malı mülküdür.Bu tür insanlar sahip olabilecekleri tanrılar yaratmaya çalışırlar.Bir kadına aşık olup onu kutsallaştırıp onu elde etmeye çalışırlar yada tam tersi.Tek istedikleri şey kendi ilahlığını içten içe kanıtlayacak delile sahip olmaktır.Fakat Allah hiç kimseye öyle delillere sahip olmasına izin vermez o yüzden onlarda bir yalanın peşinden koşarak gerçekte hiç var olmayan bir yalanın ya da aldatmacanın hayaliyle yaşar.İnsan kendi acizliğinden haberdar olduğu için tamamen sapıtmadıkça Tanrılık iddiasın da bulunmaz.İçten içten kendilerini bu iddiaya yaklaştıracak şerlere yönelirler.
Günümüzde yaşayan erkek bir sanatçını çok fazla hayranı varsa toplum tarafından tanınıyorsa genç bir kız onunla birlikte olmak ister.Bu onu sevdiği için değil ondaki statüyü elde etmek istediği içindir.Bunların hepsi küçük şirktir.O kızın içinde beslediği duygu şudur:”ben hepinizden farklı olarak bu sanatçının sevgisine sahibim hepini onu istiyorsunuz ama ona beni istiyor.O yüzden hepiniz beni istiyorsunuz” bazı kaynaklara göre insan cehennemde sadece şirk yaptığı için yanar. İbliste bu kız gibi Allah’ın varlığının reddetmemiştir ama şirke düşmüştür üstünlüğü kendisinde görmüştür.Şirkin yüz türlü yolu vardır.Ama hepsinde amaç aynıdır.Şirkin temel amacı ilahlık iddiasında bulunmaktır.Ancak başka insanların nefslerini bastıramaz onlarda ilahlık iddia ederlerse onların arasında bir yer edinmeyi tercih eder.O yüzden putların sayısı çok fazladır.Herkes kendi zanaatını ilahlaştırmış, ötekilerin yanına koymuştur.Bu noktada kimse boyun eğmemiş.
Lakin o tür insanlar inanan birinin yanında ezelden mağlupturlar ne sözleri ne bakışları ne tutumlar ve kendi davalarına dair hiçbir olguları inanan insana zarar veremez.O insan her sözü onların üstüne çıkar.Böyle böyle şeytanın kılıfını giymiş insan oradan kaçmak için can atar.
Bu yüzden inancı zayıf insan bu yola gelirken zorlanır çünkü aslanın pençesinden kaçmak zorundadır.Bu öyle bir şeydir ki bazen insan kendi dini için her şeyi geride bırakmak zorundadır dostum dediği sevdiği herkesi bırakmak zorunda kalır.Çünkü o insanlar din deyince kırk yıllık dost olsalar dahi sana düşman kesilirler dostlukları ve sevgileri pamuk ipliğine bağlıdır.Seni bu yoldan geri çevirmek için dostluklarını, sevgilerini ve aşklarını kullanırlar.Bu kişiler annen baban en iyi dostlarındır ya da akrabaların olacaktır.Bütün bir ömrü boyunca boşa harcanacak olan hayat kıyamette aslını göstermeden kendisini şimdi açık etti.Uğruna yıllarını akıtacağın insanlar din deyince sana yılan kesilirler.Zararın neresinde dönülürse kardır.Zaten İnsan insana ne kadar yakındır?İnsan ya nefsine yakındır ya Allah’a
geç kardeşim geç bu dünya koca bir yalandır şu bataklıkta arı su ne arar?bir iki damla temiz şu çamurlu suyu temiz gösterir mi onlarda arasında gizlenirde saflığını korumaya çalışır onların dışında bu dünyada sevilmeye layık kimdir? Kim pisliğe aşık olur? İnsanlar perde iken arkalarındaki pisliğin sırrı onlarda gizliydi lakin Allah onu bir imtihan kıldı da insanların gözüne farklı gösterdi. Böyle insanlar pisliğe aşık oldular onu yediler, ona sarıldılar, ne yaptıklarını bilmeden geride kirli anılar bıraktılar.Azrail geldiğinde ellerine bulaşanlar geçmişine şahitti.Şimdi böyle insanlar sevilir mi? Senide kendi elleriyle taptığı şeye bulaştırmak isterken temizi pis, pisi hoş görürken, böyle insanlar sevilir mi? Akıl onlardan topluca göç etmiş ve geride sadece körlük ve saçmalık bırakmışken böyle insanlar dost edinilir mi? İnsan dostuyla beraberdir. Bir yol var tanımsız insanın söyleyebilecek tek bir sözü olmayan sadece hayran kalabileceği, bir yol var her sözün aynı sığlığı barındırdığı kısır bir döngü, her şeyin yalan olduğu bunu bile bile yaşamak bütün bir hayatın yalanın ta kendisi olması.
Bu tür insanlar genellikler çocuklarını putlaştırırlar buna onları sapıklığa iter.
Sapıtmanın bir yolu vardır.Bu insanlar Allah’tan başka her şeyi ilah edinip ona tapmaya başlarlar.Kiminin Allah’ı paradır.Kimininki kadının yüzü, Kimininki de malı mülküdür.Bu tür insanlar sahip olabilecekleri tanrılar yaratmaya çalışırlar.Bir kadına aşık olup onu kutsallaştırıp onu elde etmeye çalışırlar yada tam tersi.Tek istedikleri şey kendi ilahlığını içten içe kanıtlayacak delile sahip olmaktır.Fakat Allah hiç kimseye öyle delillere sahip olmasına izin vermez o yüzden onlarda bir yalanın peşinden koşarak gerçekte hiç var olmayan bir yalanın ya da aldatmacanın hayaliyle yaşar.İnsan kendi acizliğinden haberdar olduğu için tamamen sapıtmadıkça Tanrılık iddiasın da bulunmaz.İçten içten kendilerini bu iddiaya yaklaştıracak şerlere yönelirler.
Günümüzde yaşayan erkek bir sanatçını çok fazla hayranı varsa toplum tarafından tanınıyorsa genç bir kız onunla birlikte olmak ister.Bu onu sevdiği için değil ondaki statüyü elde etmek istediği içindir.Bunların hepsi küçük şirktir.O kızın içinde beslediği duygu şudur:”ben hepinizden farklı olarak bu sanatçının sevgisine sahibim hepini onu istiyorsunuz ama ona beni istiyor.O yüzden hepiniz beni istiyorsunuz” bazı kaynaklara göre insan cehennemde sadece şirk yaptığı için yanar. İbliste bu kız gibi Allah’ın varlığının reddetmemiştir ama şirke düşmüştür üstünlüğü kendisinde görmüştür.Şirkin yüz türlü yolu vardır.Ama hepsinde amaç aynıdır.Şirkin temel amacı ilahlık iddiasında bulunmaktır.Ancak başka insanların nefslerini bastıramaz onlarda ilahlık iddia ederlerse onların arasında bir yer edinmeyi tercih eder.O yüzden putların sayısı çok fazladır.Herkes kendi zanaatını ilahlaştırmış, ötekilerin yanına koymuştur.Bu noktada kimse boyun eğmemiş.
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
Geleceğe dair hayalin nedir sorusu
İnsanların çoğunun geleceğe yönelik ulaşmak istediği hayalleri vardır. Halbuki geçmiş de gelecekte Allah’a perdedir. Mevlana böyle demiş çünkü gelecekten bir şey beklemek razı olma makamına ulaşamamak demektir insan şu andaki yaşadığı an Allah’ın ona verdiği hayattır ve insan verilen bu hayata razı gelmelidir.Fakir bir insan zengin olma hayaliyle yaşamamalıdır.çünkü fakirliği veren Allah’tır ona bunu tayin etmiştir.İnsan kendisine verilene razı olursa bütün hayatı boyunca mutlu ve huzurlu olarak yaşar ama o fakir zat kendi geçimi için çalışırsa Allah sebepler yaratarak onu zengin edebilir ama bu onun hayalinin bi sonucu değil Allah’ın onu başka oraya sürüklemesi sonucu olmalıdır.
İnsanın geleceğe dair ulaşamayacağı ya da çok zor ulaşacağı hayaller kurması nefsinin bir oyunudur.O tür insanlar içinde bulunduğu durumu kabul etmeyerek ruhlarının kendi hayallerine çevirirler.Dolayısıyla kendi hayatlarında yaşamazlar.Hayatları boyunca ulaşmak istedikleri yalan bir hayat vardır sanki ona ulaşınca her şeyin güzel olacağını zannederler lakin bu dünyada güzel olan şeylerde nefsin payı yoktur.
İnsanın nefsi kendisi bir hayatı boyunca yalanlarla avutarak onu oyalar bu hayallerin hiç biri temiz değildir .İnsanların gözüne ne kadar saf ve temiz görünsede…
İnsan geçmişi geleceği Allah’a bağlamalıdır böylece razılık makamına yaklaşır.Geçmişte kalabilir ya da gelecekte yaşamaya çalışır geleceğin kendisine güzel şeyler getireceğini zanneder.Buda nefsin insana kurdu binlerce tuzaktan yalnızca birisidir.
Bir insan dünyayı yönetmek için var olmadı, belki de var olmasının tek sebebi birisine içten samimi bir gülümseme atmaktı…
İnsanın geleceğe dair ulaşamayacağı ya da çok zor ulaşacağı hayaller kurması nefsinin bir oyunudur.O tür insanlar içinde bulunduğu durumu kabul etmeyerek ruhlarının kendi hayallerine çevirirler.Dolayısıyla kendi hayatlarında yaşamazlar.Hayatları boyunca ulaşmak istedikleri yalan bir hayat vardır sanki ona ulaşınca her şeyin güzel olacağını zannederler lakin bu dünyada güzel olan şeylerde nefsin payı yoktur.
İnsanın nefsi kendisi bir hayatı boyunca yalanlarla avutarak onu oyalar bu hayallerin hiç biri temiz değildir .İnsanların gözüne ne kadar saf ve temiz görünsede…
İnsan geçmişi geleceği Allah’a bağlamalıdır böylece razılık makamına yaklaşır.Geçmişte kalabilir ya da gelecekte yaşamaya çalışır geleceğin kendisine güzel şeyler getireceğini zanneder.Buda nefsin insana kurdu binlerce tuzaktan yalnızca birisidir.
Bir insan dünyayı yönetmek için var olmadı, belki de var olmasının tek sebebi birisine içten samimi bir gülümseme atmaktı…
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
Sapıklık nedir?
Allah’ın ayetlerinden gafil olan tamamiyle nefsinin eline geçmiş kişiye İslam’da sapıtmış ya da sapık denir.Bu kişiler yer yer ben tanrıyım edasıyla yeryüzünde dolaşır.Yer yer akılsızca saçmayıp dururlar.Bazen de birbirlerinin köpekliğini yaparlar.
Nefs çirkin olan her şeyden hoşlanır eşcinsellikte buna mensuptur.O yüzden insanların eşcinsel olmasının nedeni kendi nefislerine kulluk etmelerinden kaynaklanır.Eşcinselliğin nedeni budur.Hiç bir gerçekten Müslüman olup sonra Müslüman olabilir mi?İki zıttın aynı bedende ne işi var.Eşcinsellik sapıklığın yalnızca bir yönüdür.Eğer kişi maddi olan ve arkasında güzel bir mana barındırmayan şeye kopamayacak şekilde sarılırsa buda sapıklığa delalettir.
Bir insan bütün değerlerini paraya satabiliyorsa zaten sattığı şeylere sahip değildir.Gerçekten imana sahip olan birisinin önüne dağ kadar altın koysalar karşılığında imanını isteseler o bu değişime girmezdi.Lakin öyle adam az bulunur.Bunu maddeye tutulmuş birine versen o anda aklının kaybederdi.Gözü ve kalbide altından başka hiç bir şey görmezdi ve onlara bakıp bakıp nefsinin sarhoşluğunda yüzerdi.Nefsi de ona şunları fısıldardı:”Senden büyüğü yok, sen sanki hiç ölmeyeceksin” o sapıtmış insanda aklını kaybettiği için bunlara inanırdır.Aklı olmayan bir varlık nasıl mantık yürütebilir? Aklını kaybetmiş birine sen hiç ölmeyeceksin desen bunu yorumlayabilir mi? Zaten duymak istediği şeyde o. Halbuki o an aklı yerinde olsa:”saçmalama kim bu dünyaya kazık çakmış toprağın seni bir gün içine alacağı bir gerçek değimli, bu kaçınılmayacak olan son” derdi.
Sapıtmışlığın başka bir alameti de: Halkın kendisi hakkında ne söylediğini Allah’ın kendisi hakkında ne söyleyebileceğinden daha fazla önemsemesidir.O tür insanların Allah’ı da umudu da başkalarıdır. Yaptıklarında Allah ne der diye düşünmez.Komşuları, tanıdıkları ne der diye düşünür.Varsa yoksa düşüncesi başkalarıdır.Dinide bir saatlik bir eğilme kalkma olarak kabul ederler.Halleri konuşan papağanlara benzer. Bütün hayatı boyunca keleme-i şadet getirir ama bunun anlamının sorsan bilmez.Namazda okuduğu ayetlerin hiçbirinin anlamını bilmez.Dinin anlamına bulaşmadan uzaktan uzağa ezberlediğini tekrar eder.Anlamını öğrense dinin ne anlattığından hoşlanmayacağı çok açıktır.Bir insan yüz bin tane ilim kitabı okusa ama hiçbirinin anlamına sahip olmasa bir kere “la ilahe illallah” diyen adamın önüne geçemez. Eğer bu sözü söyleyen adam bu sözün manasına sahipse o yüzden kitap okuyan adamdan daha hayırlıdır.
Okumak anlamak içindir.Anlamadan okumak isteyen bir eve misafirliğe gidip oturmadan kalkıp kendi evinin yolunu tutmuş adama benzer.Bakar ki önünde sarp bir kayalık var uğraşmak istemez yine kendi bataklığına geri döner.Halbuki bilmez ki o sarp kayalığın arkasında yemyeşil bir vadi vardır.Vadiyi görmediği için o kayalığı aşmak ona zor gelir.O vadiden kopup gelen bir kuş yanında olsaydı o kuşun ona verdiği hevesle o kayalıklar ona aşk olurdu.O kuş iman kuşudur.İnsanı o vadiye götürür.İmana sahip olmayanda anlamadan görmeden kaçar durur.O kuşu çağırmak için bir iki parça ekmek atsaydı ya önüne? Yemek olmayan yere kuş niye konsun oda bir iki parça ekmek ara durur ama ekmeği kendi için değil o ekmeği atan için arar. Ekmek atmadan o kuş gelmez..O kuş beslenmedikçe o kayalıklar geçilmez.
Sapıklığa yaklaştıran başka bir alametse insanın çocuklarıdır.Gerçekte insan yapabildiği hiç bir şeyde kendi gücüni görmemelidir.Yerden bir taş alırken bile :”bu taşı benim almamı sağlayan kudreti bana her an veren Allah’tır” sırrına sahip olmalıdır.Bu insanın hayatında onlarca kapı açar.Kalpler Allah’ın elindedir bu yüzden Allah insanların duygularını bir hamurun şekillenmesi gibi oynayabilir.Bu gün yüzlerce kere şeytanlık postunu giymiş aklına onlarda fitne fesat gelen kişi yarın bir bakarsın sahibinin ayağına kıvrılan köpek gibi başı öne eğik kalbi teslim sana gelir.O yüzden bu dünyada insanları sabit olarak görmemeli.Hepside şeytanlarla dost iken yarın yunusun kavmi gibi tövbe kapısına dayanır o kapının arkasındakine kul köle olur.Hele bile gözyaşı varsa şeytanlar o kuldan kaçacak delik arar.O görüntü onları yüz kere yerin dibine sokar.Neyse konu dağılmasın.
İnsanın yaptıklarında kendi gücünü görmesi onu sapıklığa yaklaştırır.Böyle adamda çocuğuna bakıp bakıp böbürlenir.Çocuklarının iyi birisi olmasının Allah istediği için değil kendisi için ister.Bu ikisi arasındaki uçurum ancak sonsuzlukta birleşir.Çocuğu iyi birisi olsun ister ama çevresindekiler onu görsün falancanın oğlu falanca çok delikanlı çocuk desin diye ister.İşte insan burada güzel ahlakı bile kendi nefsi için kullanmak ister.Ancak Allah’ın kelamı orata teşrif etimi nefs ve bütün oyunları olduğu yere yıkılır kıpırdayamaz ve söz söyleyemez.
Nefs çirkin olan her şeyden hoşlanır eşcinsellikte buna mensuptur.O yüzden insanların eşcinsel olmasının nedeni kendi nefislerine kulluk etmelerinden kaynaklanır.Eşcinselliğin nedeni budur.Hiç bir gerçekten Müslüman olup sonra Müslüman olabilir mi?İki zıttın aynı bedende ne işi var.Eşcinsellik sapıklığın yalnızca bir yönüdür.Eğer kişi maddi olan ve arkasında güzel bir mana barındırmayan şeye kopamayacak şekilde sarılırsa buda sapıklığa delalettir.
Bir insan bütün değerlerini paraya satabiliyorsa zaten sattığı şeylere sahip değildir.Gerçekten imana sahip olan birisinin önüne dağ kadar altın koysalar karşılığında imanını isteseler o bu değişime girmezdi.Lakin öyle adam az bulunur.Bunu maddeye tutulmuş birine versen o anda aklının kaybederdi.Gözü ve kalbide altından başka hiç bir şey görmezdi ve onlara bakıp bakıp nefsinin sarhoşluğunda yüzerdi.Nefsi de ona şunları fısıldardı:”Senden büyüğü yok, sen sanki hiç ölmeyeceksin” o sapıtmış insanda aklını kaybettiği için bunlara inanırdır.Aklı olmayan bir varlık nasıl mantık yürütebilir? Aklını kaybetmiş birine sen hiç ölmeyeceksin desen bunu yorumlayabilir mi? Zaten duymak istediği şeyde o. Halbuki o an aklı yerinde olsa:”saçmalama kim bu dünyaya kazık çakmış toprağın seni bir gün içine alacağı bir gerçek değimli, bu kaçınılmayacak olan son” derdi.
Sapıtmışlığın başka bir alameti de: Halkın kendisi hakkında ne söylediğini Allah’ın kendisi hakkında ne söyleyebileceğinden daha fazla önemsemesidir.O tür insanların Allah’ı da umudu da başkalarıdır. Yaptıklarında Allah ne der diye düşünmez.Komşuları, tanıdıkları ne der diye düşünür.Varsa yoksa düşüncesi başkalarıdır.Dinide bir saatlik bir eğilme kalkma olarak kabul ederler.Halleri konuşan papağanlara benzer. Bütün hayatı boyunca keleme-i şadet getirir ama bunun anlamının sorsan bilmez.Namazda okuduğu ayetlerin hiçbirinin anlamını bilmez.Dinin anlamına bulaşmadan uzaktan uzağa ezberlediğini tekrar eder.Anlamını öğrense dinin ne anlattığından hoşlanmayacağı çok açıktır.Bir insan yüz bin tane ilim kitabı okusa ama hiçbirinin anlamına sahip olmasa bir kere “la ilahe illallah” diyen adamın önüne geçemez. Eğer bu sözü söyleyen adam bu sözün manasına sahipse o yüzden kitap okuyan adamdan daha hayırlıdır.
Okumak anlamak içindir.Anlamadan okumak isteyen bir eve misafirliğe gidip oturmadan kalkıp kendi evinin yolunu tutmuş adama benzer.Bakar ki önünde sarp bir kayalık var uğraşmak istemez yine kendi bataklığına geri döner.Halbuki bilmez ki o sarp kayalığın arkasında yemyeşil bir vadi vardır.Vadiyi görmediği için o kayalığı aşmak ona zor gelir.O vadiden kopup gelen bir kuş yanında olsaydı o kuşun ona verdiği hevesle o kayalıklar ona aşk olurdu.O kuş iman kuşudur.İnsanı o vadiye götürür.İmana sahip olmayanda anlamadan görmeden kaçar durur.O kuşu çağırmak için bir iki parça ekmek atsaydı ya önüne? Yemek olmayan yere kuş niye konsun oda bir iki parça ekmek ara durur ama ekmeği kendi için değil o ekmeği atan için arar. Ekmek atmadan o kuş gelmez..O kuş beslenmedikçe o kayalıklar geçilmez.
Sapıklığa yaklaştıran başka bir alametse insanın çocuklarıdır.Gerçekte insan yapabildiği hiç bir şeyde kendi gücüni görmemelidir.Yerden bir taş alırken bile :”bu taşı benim almamı sağlayan kudreti bana her an veren Allah’tır” sırrına sahip olmalıdır.Bu insanın hayatında onlarca kapı açar.Kalpler Allah’ın elindedir bu yüzden Allah insanların duygularını bir hamurun şekillenmesi gibi oynayabilir.Bu gün yüzlerce kere şeytanlık postunu giymiş aklına onlarda fitne fesat gelen kişi yarın bir bakarsın sahibinin ayağına kıvrılan köpek gibi başı öne eğik kalbi teslim sana gelir.O yüzden bu dünyada insanları sabit olarak görmemeli.Hepside şeytanlarla dost iken yarın yunusun kavmi gibi tövbe kapısına dayanır o kapının arkasındakine kul köle olur.Hele bile gözyaşı varsa şeytanlar o kuldan kaçacak delik arar.O görüntü onları yüz kere yerin dibine sokar.Neyse konu dağılmasın.
İnsanın yaptıklarında kendi gücünü görmesi onu sapıklığa yaklaştırır.Böyle adamda çocuğuna bakıp bakıp böbürlenir.Çocuklarının iyi birisi olmasının Allah istediği için değil kendisi için ister.Bu ikisi arasındaki uçurum ancak sonsuzlukta birleşir.Çocuğu iyi birisi olsun ister ama çevresindekiler onu görsün falancanın oğlu falanca çok delikanlı çocuk desin diye ister.İşte insan burada güzel ahlakı bile kendi nefsi için kullanmak ister.Ancak Allah’ın kelamı orata teşrif etimi nefs ve bütün oyunları olduğu yere yıkılır kıpırdayamaz ve söz söyleyemez.
Etiketler:
ask,
din,
ilim,
islam,
tasasvufi-ask,
tasavvuf,
tasavvufi ask
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)