Allah’ın arayan bir genç bir evliyanın kapısına başvurdu.Evliya onu kabul etti eğriyi doğru anlattı ve şöyle dedi:”Allah kitaplarda, ezberlerde, ya da kuru ibadetlerde değildir.Hayatın silsilesini yemeden bu kapıya başvurdun, bu kapıdan ilim almaya çalışıyorsun güzel ahlakı öğrenmek istiyorsun lakin kötülüğün ne olduğunu görmeden iyiliğin sırrını nasıl anlayabilirsin.Acı çekmemiş kırılmamış bir kalple kılınan namaz ne kadar masum olabilir.Karşında zıttın yokken Allah’ın davasını nasıl savunabilirsin ya da kendi davanı zıt tının davasından üstün olduğunu nasıl kabul ettirebilirsin.Gıybet belasına yakalanmadan ondan kurtulmak için nasıl Allah’a sığına bilirsin sen doğruyu söylerken karşında sana bakan yılanın zehrini barındıran gözler yokken nasıl kendini kanıtlayabilirsin.Herkes eğri yolu tutmuşken her şeye rağmen nasıl onlardan kurtulup onlardan kurtulup doğru yolu seçebilirsin.” Çocuk akıllıca davrandı: “Ey pirim haklısın ham bir meyveyim daha kendi savaşımı vermedim lakin Allah inancımı kanıtlamam için elbet beni kendi ateşine atacaktır.Allah’ın hükmünden kim kaçabilir dağ başında bile olsam Allah sınavından kaçabilir miyim ki? O yüzden beni hayatın sınavına sokma belki zamanı geldiğinde o zorluk beni bulurda benim bile haberdar olmadığım inancım temiz olarak karşı tarafa geçer.”
Fesatlık kolunu dergahın içine bile sokar.İyi niyet ve kötü niyet mekan tanımaz.Yedi kat yerin dibindeki adama tesir ederde neyi savunduğuna Allah’ı şahit kılar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder