31 Ocak 2010 Pazar

y32

Uzaklık insanı karamsarlığa sürükler, sonsuzluk ise çöküşe eğer o çöküş insanın bu dünyada kalbinde yaşansaydı sürekli acı çeken bir hastadan farkı olmazdı ve o hasta iyileşemeyeceğini bildiği için ölümü dilerdi.

Uzaklık ve yakınlığı hissetmek geçirilen zamanla ilgilidir.Geçmişi ve geleceği kendinden uzaklaştıran insan zamandan korkmam, zaten Mevlana’nın da dediği gibi geçmişte gelecekte Allah’a perdedir.Ancak insan Allah’a perde olacak sebepleri kendisi yarattığı gibi bir payı olmadan yaratılmış sebeplerinde esiri olabilir.Esaret içinde kalan ve acı çeken bir insan için kırk yıl çok uzun bir süredir ama bir bakıma o acıyı hissetmesi zamana dokunmasıyla ilgilidir.O ne zaman geçmişi geleceği ve şu anı algılamaktan vazgeçtiği vakit esaret altında kaldığı mekandan bir nebze uzaklaşacaktır.Aşk’tan gelen bir kırıntı bile geçmişi geleceği ve var olan soruları siler geride hoş bir tat bırakır.Bu kırıntı bile kırk yılı önemsizleştirir ancak insan unutkandır.Çektiği zorlukları neden çektiğini hep unutur.Çünkü insan sevgi ve nefret gibi duyguları çoğunlukla yaşadığı için onlara aşinadır ama bazı duyguları çok uzun zamanda çok kısa aralıklarda hisseder.İnsanın çektiği sıkıntılardan sonra gelen duyguda böyledir.O duygu insanı resmen baştan aşağı yıkamak gibidir ancak şu dünyada yürüyen insan buranın tozlu havasında temiz kalamaz sonra her sıkıntıda tekrar tekrar tekrar yıkanır.Bitkiler yağmura ne kadar muhtaçsa insan ruhu da o kadar o muhtaçtır.Bu onun sanki derin bir nefes alması gibidir.

Ölümün uzaklığı sadece bir olasılıktır ama insan yıpratılmış ve yorulmuş olduğu için her zaman en kötüsüne hazırlıklı olmalıdır.kötü olması yakın olması mıdır yoksa uzak olması mı bunu insanlar bilemez yapılacak olan güzel hareketler ya da hiçbir zaman yapılamayacak olanlar hakkında insanın bir fikir yakışı değildir.Allah’a kime fırsat verirse bu dünyada rolünü o oynar hem kendisine hem başkasına daha çok faydası dokunur.Ölüme uzak olmak mükafat mıdır yoksa zarar mı bu bilinemez..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder